Agro turizm: Bağlar, gastronomi ve şarap

Resim yüklenemedi ...
Mustafa Temimhan Adına Modern Yaşam denilen ama ömrümüzü çılgınca tüketen bir sürece dönüşmüş yaşam şeklimizden biraz uzaklaşmak, dinlenmek ve yenilenmek için tatil yapıyoruz. Endüstriyel beslenmenin, yoğun ve stresli iş yaşamının bizlere hediyesi olan sağlıksız ortamdan bir nebze olsun uzaklaşabilmek hepimizin ortak isteği. 1970’li yıllarda giderek gelişen ve kolaylaşan ulaşım biçimleri iç ve dış turizmi tetiklemiş ve insanlara çok farklı coğrafyalarda tatil şansını yaratmıştır.
Ancak yine standardize edilmiş, rutin tatil biçimleri ile uzunca bir süreç geçirdik. Ve ardından ekonomik anlamda kendine yeterli ve entelektüel kapasiteleri yüksek bir grup insan olarak tatile bakış açımızı değiştirdik. Bizlere sunulan standart paket turların dışında doğayı, yereli, gastronomiyi keşfetmeye çıktık. Anadolu’nun on binlerce yıldır gelişimini bizlere anlatan antik şehirlerimiz turizmin içerisinde sadece bir arkeolojik değer olarak kalmamalı. Bu süreci oluşturan Anadolu insanının yarattığı kültürün diğer parçalarını da göz önünde tutmalıyız. Bugün Fransız Mutfağı dediğimizde sadece bir yemek olayından bahsetmiyoruz. Peyniri, yağı, eti, şarabı ile onları üreten insanlarının oluşturduğu iç içe geçmiş bir yaşam biçimini anlıyoruz. Antakya mutfağı dediğimiz zaman Antakya ve çevresinin binlerce yıla yayılmış çok farklı kültürlerinin sentezinden bahsediyoruz aslında.
Şarap sanattır, gastronomidir, doğaseverdir ve en önemlisi insanın yarattığı büyük bir kültürün parçasıdır. Şaraphaneleri yaratan insanlar buralarda kendi yaşamlarında biriktirdiklerini işlerine yansıtıyor. Doğanın içerisinde tatil yapabilme, yerel tatları keşfetmemizi sağlama gibi daha sofistike unsurları bizlere sunuyorlar. Agroturizm adı altında tanımlanabilecek bağ rotaları artık yaşamımızdaki harika kaçış şekli olarak yerini aldı. Şaraphaneler ve bağlar artık sadece şarap üretilen yerler olmaktan çıkarak restoran, otel, bağ ve sanat anlamında çok özel noktalar oldu. Üzümün, şarabın, üretenin ve bölgenin hikâyesini dinlemek; yerel tatların eşliğinde şarap tatmak ve keyifli vakit geçirmek için sizde yoldan çıkın ve bağlara gidin lütfen. Yasal gereklilikler nedeniyle sembolik rakamlar karşılığı tadımlar yaptırılan bu butik işletmelerde doğanın içinde sakin ve huzurlu bir gün geçirebilirsiniz. Bırakın kendinizi doğaya! İnsanın doğadan elde ettiği ve içine emek ve bilgi katarak oluşturduğu ürünleri tadın. Trafik, stres, şehirlerin kirliliğinden uzaklaşıp kendinizi ödüllendirin.
Bağ rotalarını keşfedin! Ülkemizde üreticilerimiz genellikle Marmara ve Ege bölgesinde yer almakta. Bunun yanı sıra Kapadokya, Elazığ, Diyarbakır, Kayseri, Denizli, Antakya ve Antalya’daki üreticilerimizde bu serüvene katılmaktadır. Bundan sonraki yazılarımda bu üreticilerden bazılarını sizlere detaylıca tanıtmaya çalışacağım. Bugün ise genel bir bakış açısıyla hali hazırda üzerinde emek harcanan bağ rotalarından ve rotaya dönüşmemiş önemli bölgelerden bahsetmek istiyorum. İlk anlatacağım rota Trakya Bağ Rotası 2013 yılında oluşturulan bir çalışma. Trakya Kalkınma Ajansı hibe desteği ile Tekirdağ, Kırklareli, Şarköy ve Gelibolu’daki 12 butik şaraphanenin içinde olduğu bu proje Türkiye’nin ilk bağ rotasıdır. Tekirdağ’da Chateau Nuzun, Barel, Barbare ve Umurbey; Şarköy’de; Melen, Gülor ve Chateau Kalpak, Kırklareli’nde Vino Dessera, Chamlija ve Arcadia; Gelibolu’da Gali ve Suvla şaraphaneleri kurucu üyeler arasındadır. Daha sonra kurulan Akın Gürbüz, Saranta, Arda ve Porto Caeli şaraphanelerini de bu rota içerisinde düşünebilirsiniz. Arcadia, Vino Dessera, Barbare ve Porto Caeli aynı zamanda konaklama ve restoran hizmeti de veriyor. Barel, Suvla, Arda ve Akın Gürbüz şaraphanelerinde restoran hizmeti bulunuyor.
Diğer önemli bağ rotası ise İzmir Urla’da Şatomet (MMG Şarapları), Urlice, USCA, Mozaik ve Urla Şarapları ile henüz üretim yapmayan Urla Bağevi ve Limantepe Şarapları tarafından kurulan Urla Bağ Rotası. Orta ölçekli bir işletme sayılabilecek Urla şarapları dışında kalan tüm üreticiler 20.000 şişe civarında yıllık üretimleri ile gerçek butik şaraphanelerdir. Konaklama hizmeti sadece Urla Şarapçılık içinde var. Bir dönem Türkiye’nin Toscana’sı diye anılan bölgenin en büyük özelliği yavaş akan bir dinamiği olması. Böylece gelen misafirlerde bu huzurlu ortamda mutlu oluyorlar. Urla bağ rotası dışında kalan ancak mutlaka gezi rotanıza koymanız gereken bir diğer işletme Ayda Winery sizi Gödence köyünde bekliyor. Güney Ege Bağ yolu adı altında düşünebileceğimiz diğer bir rota ise Yanık Ülke Bağları, Nif bağları, Sevilen şarapları, Kavaklıdere Pendore Bağları ve 7 Bilgeler’den oluşuyor. Kula Manisa’da yer alan Yanık Ülke Bağları ve Selçuk’ta yer alan 7 Bilgeler’de restoran ve konaklama hizmeti sunuluyor. Rota haline gelememiş ancak mutlaka görülmesi gereken bazı bölgelerimizde mevcut. Ankara’nın Kalecik ilçesi adını verdiği üzüm dolayısıyla ve sahip olduğu iki önemli butik üretici (Vinkara ve Tomurcukbağ) nedeniyle gezilmeli. Kapadokya bölgesi bölgenin doğal yapısı ile özdeşleşmiş olan üreticilerini ziyaret etmek gerekir. Turasan’ın tüf yapıya oyulmuş mahzenlerini mutlaka görmek gerekir. Antalya civarına gelenler ise Elmalı’da Likya şaraplarını ziyaret etmeli. Denizli platosunun özel mikro klimasını şaraba döndüren Pamukkale ve Küp şarapları rota dâhiline alınmalıdır. Son olarak özellikle belirtmem gereken bir bölge Elazığ. Yolu düşenler oradaki Öküzgözü-Boğazkere üzerine harcanan emeği görmek için Kayra şarapları, Eskibağlar ve Kuzeybağ şaraplarını gezmeli.